Üniversitede sanat tarihine giriş dersinde hoca tüm sanat tarihini bilmenin insan kapasitesinin çok üstünde olduğunu söylemişti. Ben bugün bunu biraz daha arttırıp yaşamanın ve acı çekmenin de insanın sınırlarını çok aştığını söyleyeceğim.
İnsanın aklını kaybetmesi bir anlık, insanın aklını başına toplaması da. Yine nefes alamıyorum ve yine yanımda bitki çayı tütüyor. Yine ateşim var ve yine gözlerim yanıyor. Kaderci değilim ama insanın alnına, avuçlarına, göğsüne ve bilhassa karnına yazılan yazılar var işte. Benimki kaygı bozukluğu, alerjik astım ve nane çayından oluşan bir çeşni, kabulleniyorum. Ek olarak bir de yapılacak listeleri vardı, ben 29 yaşında kendini kocaman bir kontrol sayfasına çevirmiş bir kadın olarak bu satırları yazmaya devam ediyorum. Ama Bıçakçı'nın da dediği gibi sadece mutsuzlar sayar, ben bunun yanında kendimi de değiştirebiliyorum.
Geçen ay tüm yapılacak listelerimi çöpe attım, uzun uzun yazdığım 35'inde Uygar nasıl biri olmalı mektuplarını yırtıp market poşetlerine doldurdum. Bazen bunların her biri çöpteyken sanki yolumu kaybetmiş gibi hissediyorum, bomboş hissediyorum ve kollarımdan bacaklarımdan sırtımdan açılan pencereler içimde ters istikamette eserek o boşluğu iyice arttırıyorlar. Korunmasız ve hikayesizim artık. Kaç yaşında botoksa başlayacağım belli değil mi şimdi, peki Mercimek kaç yaşına kadar yaşayacak, kaç plak daha almalıyım ve annemle haftada kaç saat konuşmam gerek? Hayat ne kadar önemli benim için ve yaşamaktan ne kadar korkuyorum onu, 15 yıldır hep aynı renk ve kısalıkta olan saçlarım bile kontrolden bıkmışçasına beyazlıyor. Ve planlarıma göre bunun için de erkendi. Her neyse, ıstırabın sonu yok. Odaların köşelerine saçlar kümelenmiş duruyor, kafamda durmaktan bile acizler artık. Bu evin duvarlarına da üzgün ve mutlu günlerin kokusu sindi. Önceki evimde hasta bir serçe ölmüştü, havluya sarıp çöpe attım. Bu evde yavru bir köpek, yine havlulara sardım. Sonra prozac esnemeleri başladı, okulda evde yolda akıl bulanıklığı. Bu eve de ölen bir hayvanın ardından temizlik kokusu sindi bir defa. Hadi yeni halı alalım!
İnsanın duyguları yaşlanmalı, ben bu kadar sık aşık olmamalıyım. Bu kadar çok üzülmemeliyim. Gereklilik kiplerini bu kadar çok kullanmamalıyım ve ani frenden uzak da durmalıyım. Hepsi boş, insan düşündükçe ayağına çelmeler takılıyor. Köpek kanının yoğunluğunu ve insanın acıdan kaçmak için arzularına sarıldığını düşünmemeli, yazın geldiğini de unutmalı. Yaz insanı umutlu biri yapıyor, ben söylenecek değerli cümleleri olmayan, kendini inşa etmeyen ve saçlarının uzamasına artık izin verecek öylesine biri olarak, limanları ve gemileri ne yakıyor ne arzuluyorum. Sadece bir sonraki günü düşünüyorum. İlk defa yenilmezim.
Bu ölümü kabul etmek aynı zamanda, bu his de diğerleri gibi içimde sızlıyor bu akşam.
Yorumlar
Yorum Gönder